Zombilerle Dans Part 1: Şafağın Soğuk Notaları

Karanlığa gözlerinizi açıp mavi gri lekeleri gece nerde uyuduğunuzu hatırlatacak anlamlı resimlere dönüştürmeye çalışırken derinden gelen boğuk ses sizi uyuşuk şekilde yattığınız yerden doğrulmaya zorlar. Doğrulurken örtü açılır ve soğuk tüylerinizi ürpertir. Yerden bir adam boyu yukarda oturmuş boş gözlerle etrafı izlerken bulursunuz kendinizi. Sizin gibi onlarcası etraftadır. Kimi sizden hızlı davranmış kimi ise hala olup bitenden bihaberdir ya da belki elindeki son 3-4 dakikayı etrafında olup biteni duymazdan gelerek geçirmeye çalışıyordur. Geri kalanlarla karanlığın içinde göz göze gelirsiniz bazen, gözleriniz net seçemese de onun size baktığını bilir ve bir saniyeliğine bile olsa siz de ona bakarsınız. Ne siz ne de o tek kelime söyler. Ama o an iki tarafında aynı şeyleri içinden geçirdiğinizi bilirsiniz. Aşağı inmeyi olabildiğince geciktirme çabasıyla saatinize bakarsınız. O ise size çabalarınızın boşa olduğunu hatırlatır.

Aşağı doğru hamle yaparsınız, ayaklarınız buz gibi zemine basmadan önce havada asılı kalmayı başarabilmeyi umarak. Kollarınızdaki güç hemen kesilir, kollarınız titremeye başlar ve tutunduğunuz desteklerden sizi aşağı bırakır. Adım atmaktan korkarsınız. Üst üste getirdiğiniz ayaklarınızı zorlayarak adım atmaya çalışırsınız. Sizin altınızda yatan bakan vücuda bakarsınız. Kısık bir sesle seslenir ve cevap beklersiniz. Arada zaman farkı yaratacak mesafe varmışçasına geç gelir cevap basit bir homurtu şeklinde.

Ölü gibi yatan vücutlar hareketlenmeye başlamıştır sallana sallana size ve bir başkasına çarpar durur, siz de korkunuzu yenip yürümeye başladığınızda. Biraz sonra floresanlardan gelen tiz sesleri duymaya başlarsınız. Gelen her sesle beraber ışıklar yanıp sönmeye başlar sanki beyninizde şimşekler çakıyor gibi. Gözleriniz kamaşır ve kulaklarınız çınlamaya başlar. Üstünüze bir şeyler geçirdikten sonra iki kat aşağı doğru onlarca basamağı inmeye başlarsınız. Parlak ışıklar yüzünden ya da belki de hala ışığa alışmamış gözlerinizin kamaşmasıyla bakarsınız karşınızdaki aynaya diğer omuzların üzerinden kendinizi görmeye çalışarak. O aynaya baktığınız her sefer gördüğünüz yüz sanki sizin değil, bir başkasınındır. Bir an duraksayıp tanımaya çalışırsınız. Mesele, ayna karşısında geçirdiğiniz o birkaç dakika boyunca kendi yüzünüze yeterince bakmamanızdır. Karşınızda olan her zamanki siz değildir artık. Soğuk suyu yüzünüze çarparsınız ve döner arkanızı gidersiniz birkaç saat içinde unutacağınızı bilerek.

Eşyalarınızı toplar ve adımınızı atarsınız parlak floresan ışığından gecenin sisli soğuk karanlığına. Gecenin karanlığı yerini sabahın sisine bırakmaya başlamıştır artık. Rutubetli soğuk havayı ciğerlerinizde hissedersiniz. Acıyla öksürmeyenlerin dışındaki vücutlardan gelen homurdanmalar artık mantıklı seslere dönüşmeye başlamıştır. Ağzınıza dünden kalan ekmekten bir parça atarsınız yanında bulabileceğiniz en kötü katıkla. Boğazınızdan bir yudum sıvı geçmez ve tadı bozuk suyla dudaklarınızı ıslatırsınız kendinizi en azından su içtim diye kandırmak için.

Sabah sizi uyandıran boğuk sesi tekrar duyarsınız. Vücudunuz kendisini otomatiğe almış bir şekilde salınarak döner ve ilerlemeye başlar. Gözleriniz hızla etraftaki sayılar arasında kaybolur. Sağdan üçüncü sıra, numara 275. Pişman olacağınızı bilerek elinizi atarsınız ve soğuk demir elinize yapışır. Bir an önce etinize yapışan demirin verdiği acıdan kurtulmak için sırtınıza atarsınız ve düşünürsünüz elinizin acıması mı daha iyiydi yoksa sırtınıza saplanan demir çubuklar mı daha iyidir. Sırtınıza aldığınız dört kiloluk yük saha şimdiden yirmi kilo gibi gelmeye başlamıştır bile. Ağır adımlarla yürümeye başlarsınız, ağır botların altında ezilen çakıl taşlarının sesleri ile. Sisin içinde yarım yamalak aydınlatan sokak lambalarının altında sağa ve sola yalpalayarak zaman zaman destek ararcasına adım atmayı kesen ve titreyen vücutları görürsünüz. Siluetler halinde 15-20 metre ilerinizde sisin içinde kaybolurlar.

Yürümeye başlayalı çok fazla olmasa da yorgunluk bütün vücudunuzu sarar. Kaslarınızı dinlendirmek için biraz da soluklanmak için durursunuz. Etrafı izler bu durumda olanın tek siz olmadığınızı fark edersiniz. Başınızı yukarı kaldırır bakarsınız. Dolunay çoktan sislerin içinde kaybolmuş, zayıf ışığı sisin içinde belli belirsiz görülmektedir. Bu anın sizi duygulandırmasını beklersiniz. Olmaz. Bir şeyler hatırlamaya çalışırsınız gerçek dünya ile ilgili. O da olmaz. Kendiniz zorladıkça bir yandan da kendinize kızarsınız. Sonra birden eski bir şarkının bozuk notalarını kulağınızda duymaya başlarsınız. Bozuk piyano notaları çınlamaya başlar. Hayallere dalarsınız bir an ama bir sonuca ulaşamazlar. Bir şeyleri unutulmuştur, parçalar bir türlü bir araya gelmez. Yarım görüntüleri yarım notaları kendi kendinize mırıldanırken koruluğa girersiniz.

Hava hala aydınlanabilmiş değildir. Ayaklarınızın altında ezilen çakıl taşlarının çıtırtıları yerini çamur üzerindeki yaprakların hışırtılarına bırakır. Yokuş yukarı, el bombalarının açtığı çukurlara, içleri önceki günün yağmuruyla dolmuş siperlere düşmeden yürümeye çalışırsınız. Bir yandan da gözleriniz sürekli yerde bir sağa bir sola kayar, yerde oradan daha önce geçmiş insanlara ait en ufak bir izi ararsınız. Bir sigara izmariti ya da bir parça mendil; hepsi sizin için önemlidir. Sık ormanın sınırına yaklaşınca yüzlerce metreyi çoktan yürümüş olduğunuzu fark edersiniz ve geriye dönüş başlar.

Beyniniz daha yeni çalışmaya başlar. Bir nota müziğin aklınıza getirdiği hayal dünyası da, soğuğun acısı da bir anda kaybolur. Sayılar beyninizin içinde dönmeye başlar. Revirde olanlar. Hasta yatanlar. Geride kalanlar kadar şanslı olmadığınız düşünerek onların kim olduğunu nerede olduğunu aklınıza getirirsiniz. Size soracaklardır. Bir bakıma sorumlusu olduğunuz 25 kişinin hesabını vereceksiniz.

Tekrar sokak lambalarının loş ışığı altına gelir, belki bizi de biraz ısıtır dediğiniz binanın duvarının dibine çökerek gözlerinizi kapatırsınız tekrar uyumaya çalışarak. O sıra aklınızdan geçenler rüyamıdır yoksa hayal mi kurdunuz fark etmezsiniz. Ne kadar süre geçtiğini de. Sizi tekrar oraya döndüren yine bir boğuk sestir.

5inci bölük içtima!

Ve birden irkilir ve ayağa kalkarsınız. Peşinizden sallanan G-3ü toparlar alanın ortasına doğru yürümeye başlarsınız bir yandan diğerlerine toparlanmaları için bağırarak. İşte gün daha yeni başlamıştır uyandıktan 2 saat sonra ve tekrar uyumanıza 15 saat kala.