hassiktir kokuyomuyum lan'dan abi sen repçimisine..

işten sıkıldığınız zaman, heleki maksimum düzeyde bayılmışsanız bir dilim kek ve bi bardak uz gibi kola çok iyi gidecektir. aldığınız şeker tuz falan ne varsa dinçleşmenizi sağlayacak, kolanın pıtır pıtır karamel aromalı karbondioksit baloncukları ise sizi serinliğe kavuşturacaktır. tabii bunun için birinin kek yapıp getirmesi şart. tamam bakkalda da var. onlar da kötü değil. ama el emeği göz nuru olayı. tadından yenmez.

bütün sorun kekin size kesinlikle gelmeyip ancak sizin keke gitme şansınız olduğunu öğrendiğinzde ortaya çıkıyor. mesela mesai bitiminde o trafikte olmadık yol yapmanız gerekiyor. ince saat hesapları. şu yoldan geçersem boş olur falan. sonra birden büyük bir ses kulaklarınızda çınlıyor. ona benzer bi ses bi aralar show tv de vardı. hani siyah fon önünde show tv yazısı gelince çalardı fondan. işte o an beyninizde gün boyu yatmış, bütün enerjisini mouse tıkladığınız parmağınıza aktarmış olan hücreleriniz çalışmaya başlar. film şeridindedir her şey. güneş, sıcak, kumlar, güneşlenen kızlar, ofis, şort, adidas. işte o zaman film kopar.

'hassiktir kokuyomuym lan' dediğniz andır bu.

neyseki büro boştur. kimse duymaz. lavaboya koşup kendinize bakarsınız. sanki koktuğunuzu bakarak anlayacakmışsınız gibi. zira saatlerce aynı yerde durduğunuzdan reseptörleriniz kokunuzu sıradan bi durum olarak düşünüp artık hakkında bildirimde bulunmuyor olabilir. büronun içinde koştuğunuzda herşeyin geride kalmasını ümit edersiniz.

bu da yetmezmiş gibi kekin artık hayal olduğunu öğrenirsiniz. yapacağınız şey artık gidip mantı yemektir. olsun. sonuç olarak bu dertlerin bitceinin göstergesi değildir. katil olmanızı sağlayacak trafik, siz insanlar neden iki şeridi ortalayıp gidiyor hem de yawaş yawaş gidiyor diye düşünürken akıp gidecektir. yandan vuruk borda kartalı hala unutamazsınız. zira öbür yanından da siz koymak istersiniz.

sonunda masaya oturursunuz. çektiğiniz çilenin yanına yemek yapmayı bilmediğinizi de düşünürseniz güzel bir mantı yersiniz. fena deildir. gerçekten.

sonuç olarak sınırlı zaman çabuk geçer. öyle bişiğ ya da. üç-dört saat mesela. yedi-sekiz ay diğil ama. o geçmek bilmez. neyse bütün vaktinizi film izlemeyi düşünüp ancak o süre içersinde bi film izlerdeik diyerek geçirirsiniz. sonuç olarak koşup gitmeniz gereken bir levent yüksel konseri vardır.

evet doğru duydunuz. levent. yüksel. neyse parası verelim insin gitsin sahneden dersiniz. ama olmaz. o on yıl önceki şarkılarını size bir daha söylemek ister. farkedersiniz ki hepsini biliyorsunuzdur. ezbere. korkmuş bi halde kenara büzüşmüşken iki genç gelir. muhtemelen basketbol oynayan dolayısı ile gereğinden önce uzamış ortaokul çocuklarıdır. loş mavi ışıkların ve müziğin gürültüsü arasında dumurun köküne inersiniz.

'abi sen repçimisin' dedikleri andır.

kim nerde ne zaman sorularınızn arasında hayır demeyi başarırsınız. gerçi eski repçilerden kim kaldı. sonna anlarsınız fotoğraf çekmek için ters çevirdiğiniz şapka ve diz altına inen adını bilmediğim şort çocukların giyim tarzına bezemektedir. hayırlısı der. eve gidersiniz.