genç atölye hatırası

Genç Atölye, 2005 yılı başında Oğuz KARAKÜTÜK tarafından Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği bünyesinde kuruldu. Kurulma nedeni ise dönemin yönetim kurulunun özellikle Oğuz’dan atölye kapsamında bir çalışma istemesiydi. Bunun üzerine Oğuz ‘ben gençlerle çalışacağım’ dedi ve 18-25 yaş grubundan insanları siyah-beyaz negatif ve karanlık oda tekniği üzerine fotoğraf üretmek için toparladı. Aslına bakıldığında bu oldukça sancılı bir süreci başlatmış oldu.

İlk sene atölyeye katılımcı sayısı Oğuz dahil 15 ve proje konusu ‘Kent’e Ait’ idi. Burada kente ait olan nedir, insan ne kadar kente aittir sorularından hareketle; kent içerisindeki elemanların varlığını yalın bir şekilde ortaya çıkaracak bir proje oluşturuldu. Proje yürütülürken önümüze önemli bir hedef çıkmıştı: İFSAK, 1. Genç Fotoğrafçılar Festivali. Bu çoğu fotoğrafta yeni yetme olan bir grup için önemli bir şanstı. Projemizi festivale kabul edilmiş oldu ancak ödevlerini son güne bırakan öğrenci kanımızla festivale bir bakıma apar topar katıldık. Peşinden İzmir ve Ankara sergileri gerçekleşti. Bu süreç içerisinde hepimiz Oğuz’a özverisinden dolayı teşekkür ederiz. Tabii Oğuz’un özverisinin yetmediği yerler de oldu: İstanbul’da kaybolduk, Oğuz’u trenden atacaklardı, fotoğraflar İstanbul’dan rutubet almış şekilde geldi, fotoğrafları ütüledik, İzmir’de sağanak yağmur tepemize indi, İzmir’de de kaybolduk. Halen Ankara sergisi öncesinde neden başımıza bir şey gelmedi diye düşünürüz.



İlk projeyi fevkalade başarılı bitirmiştik yaşanan aksiliklere rağmen. Devamındaki sene bazılarımız okul ve iş hayatlarında yeni yollar çiziyordu. Gidenler oldu, gelenler oldu. Yeni bir proje ve bu sefer 10 kadar kişi vardık.

Yeni projemiz beraberinde farklı bakış açıları getirdi. Bu sefer fotoğrafı kendi fiziksel düzenlemesinin üzerinde anlamıyla, anlatacağıyla tartışmaya başladık. Her ne kadar tartışmalar oldukça verimli olsa da, projeye yön verme noktasında bizi oldukça çelişkiye sürükledi ve projeyi tıkanma noktasına sürükledi.

Neyse ki bu noktada imdadımıza ‘Ses Kontrol’ yetişti. Ses Kontrol, RadyoODTÜ ve radyodan Funda BAYDAR’ın bize güvenip, sözlü bile olmayan bir anlaşma ile, konserlerde ses kontrol ve canlı performans süresince hem kendimize hem de radyoya fotoğraf çekmemizle başladı. Bir, iki derken 10’dan fazla konserde 50’den fazla müzisyeni fotoğraflamış olduk. Bu yan proje siyah-beyaz negatiften bir parça koparak dijital ve analog tekniklerle üretildi. Sinevizyon gösterisi olarak planladığımız projeyi bir ön sunum amacıyla 2007 yılında AFSAD Atölyeler Sergisi’nde sergiledik. Çalışmaya son noktayı koymak için biraz daha zamana ihtiyacımız var gibi. Çünkü Erol EVGİN’den Apocalyptica’ya müzisyenlerin çeşitliliği her bir konserde karşımıza apayrı fotoğraflar çıkartıyor ve bizi hep daha fazlasını ister bir duruma sürüklüyor.

Bir yandan konser fotoğrafları devam ederken, 3. seneye girdiğimizde atölye için yeni bir sayfa söz konusuydu. Oğuz artık atölyeye devam etmeyecekti. Dönemin yönetiminden özellikle Gökhan Bulut ve Gökhan Demirer’in yoğun desteği ile Onur KÜÇÜKKEÇE, Gülriz ÇINAR ve Gürel KUTLULAR’ın öncülüğünde Genç Atölye; AFSAD bünyesinde kendi işleyiş sistemi ile, sürekli bir kişinin liderliğine ihtiyaç duymadan her sene yeni şef seçerek sürekli varlığını devam ettirecek bir atölye haline gelmesi için çalışmalar başladı.

Ancak, fotoğrafta dijital makinelerin gençler arasında daha fazla kullanılmaya başlaması ve iş/okul hayatlarının zorluğu bir de bunların yanına yaş aralığının dar olması gelince atölyenin 2006-2007 sezonunda oldukça düşmesine neden oldu. Şu an maalesef 6 kişiyiz.

Başarılı bir şekilde tamamlanmış bir projenin ardından her ne kadar hevesi kıran suskunluk dönemi geçmiş olsa da yeni dönem için tekrar yeni dönem için konu alternatifleri üzerine tartışmaya başladık. Birçok konu düşünüldü, birçok örnek fotoğraf üzerine tartışıldı. Fakat bir gün atölye toplantısında biri ‘an’ fotoğrafı üzerine tartışma başlattı. Tartışma akşam boyunca, fotoğrafta an kavramının çeşitli boyutlarıyla irdelendi. An ne kadar kısadır? An tekrar edilebilir mi? An fotoğrafı neyi ifade eder: anıları mı, belgeleri mi?

Bu noktada Gürel’den yeni bir fikir çıktı. 1938 sonu 1939 başında Daguerre’in Paris’te çektiği sokak fotoğrafı. Fotoğrafın pozlama süresinin uzunluğundan dolayı hareketli objelerin fotoğrafta gözükmemesi ya da çok az gözükmesi, o gün teknolojisinde kısa süreli pozlama yapılması çok da mümkün olamadığından zorunlu olarak yaşanan bir durumdu fakat bugün üzerine saniyenin birkaç binde biri kadar sürede görüntü kaydedebilen filmlerle tekrar yapılabilir miydi?

Gece pozlama süresinin uzun olması doğal bir sonuç olduğundan çekimlerin özellikle gündüz yapılmasına karar verildi ve bunun üzerine teknik araştırmalar başladı. Filmler ve kimyasallar incelendikten sonra, ki burada bizim istediğimiz uzun süreler için herhangi bir teknik çalışmaya rastlayamadık, standart malzeme kullanmak başlangıçta temin edilme kolaylığından dolayı cazip geldi. 50 asa hızında olan Ilford PANF film ve D76 ile denemelere başladık. Fotoğraf makinesi olarak da Canon Eos300 ile 2x, 4x ve 2 tane 8x ND filtre kullanarak çalışmalara başladık. Deneme çekimlerinde hem filmi ne kadar pozlayarak istediğimiz görüntüyü elde edebileceğimizi hem de o sürelerde pozlanmış bir film için ne şekilde bir banyo süreci gerektiğini tespit etmeye çalışıyorduk. En sonunda Onur, 60 ila 90 dakikalık pozlamalara uygun sonuçları tespit etti. En nihayetinde de adını hep ‘uzun pozlama fotoğrafı’ dediğimiz çalışmaya bir isim ortaya çıktı: ’60 Dakika’

Şu an projenin durumu herkesin kendi fotoğraf noktasını belirme aşamasında. Trafiğin yoğun olduğu caddeler, meydanlar, spor sahaları birçok alternatif mekan üzerine deneme çekimleri yapılmaya başlandı. Sonuçlar bizim için gayet keyif verici. Çalışmalara aynı hızla devam ediyoruz. 3 yıldan fazla çalışmalara katılan ve destek veren herkese teşekkür ederiz…